Fatih Terim aşkı ile yananlardan değilim. Ama Ünal Aysal'ın yerinde ben olsaydım, ben de çaresiz o görev için ilk önce ona giderdim, yalan yok. Acil bir toparlanmanın ilk adımı olsun ve yeni bir -özellikle olası bir yabancı- teknik adamın bir de alışma süreci ile uğraşılmasın diye.
Ama ona gidecek olan herkes gibi, bugün Ünal Aysal'ın gördüğü ya da önceden de belki tahmin ettiği, ona gidişin bazı asab bozucu bedelleri olacaktı. Başladılar...
Mesela mı?
Fenerbahçe önünde Orduspor'u seyretti iseniz daha da net anlamış olmalısınız, Culio'nun Galatasaray'dan gönderilmiş olmasına ilişkin mana ifade edecek bir tane geçerli gerekçe var mıdır? Stancu da gönderilmez ama hadi ona "maç tecrübesi kazansın, tutukluğu üzerinden atsın" diyebilelim, Culio konusunda Allah rızası için bana bir gerekçe söyleyin.
Ama Culio konusunda Türk medyası da sorumludur, tıpkı büyük takımların aptalca transfer politikalarında sorumlulukları olduğu gibi. Cahil taraftarın "CV" bazlı transfer zaafını pompalayıp, "fiili iyi topçu" arayışı yerine "CV'si iyi topçu" arayışına takımları sevkeden, Türk spor medyasının genciyle, yaşlısıyla önemli bölümüdür.
Serdar Ali Çelikler değil midir, Culio ve Stancu transferi ardından "Romen Ligi'nden topçu mu alınır?" diyen? Hoş o İspanyol ligine de kulp takıyor, doğru...
Peki Belediye maçı arkasından patlayan "Baros, Elmander, Sercan ile ilk yarıyı idare ederiz" bombası nedir Allah aşkına? Baros'u istememiş, yerine forvet takviyesi istemiş olabilirsin; ama bu yaklaşımı "şımarıklık"tan daha güzel tanımlayan bir kelime olabilir mi?
Milan Baros, Milan Baros'tur. Kullanmak da teknik adamın görevi. Kullanamıyorsan, Elmander, Sercan, Kazım ile oynarsın, ama şu söylediğini hiçbir şekilde söyleyemezsin. Drogba ya da Forlan ile oynamak için Galatasaray'ın Fatih Terim'e de ihtiyacı yoktur, kusura bakmasın...
Bence bu adamların kalibresini, hem de aşağılayarak kamuoyu önünde tartışmak yerine,
- Bek (hem de sağbek) Eboue'den sol açık yapmaya çalışan kararını,
- 18 içini geçtim, civarına adam sokmak bir yana, yanaştıramadığı 4-3-3ümsü sistemini,
- ilk 11'den çıkan Gökhan-Çağlar yerine giren Yekta-Sercan ile kendi tercihlerini kendi çürütmüş oluşunu,
- Mağlup takımın tek forvetini oyundan alışını,
- Belediye önünde bile çift forvete dönemeyen çekingenliğini,
tartışsak, daha iyi olmaz mı?
Şenol Güneş'in, yanında Colman ile orta alan göbeğinde 2'li, forvetinde 4'lü oynattığı Selçuk İnan'ın, yanında da Felipe Melo gibi 10 numara bir orta saha oyuncusu varken, Melo-Selçuk ikilisi yanına Sabri, Yekta gibi yamalar arıyor oluşu ben açıklayamıyorum. Ve sırf bu gereksiz yer işgali nedeniyle Baros'un tek kalışıdır, kendi nezdinde Baros'u tartışılabilir kılan.
Gidecek daha çok yolu var Galatasaray'ın, Fatih Terim beni şaşırtmıyor, ondan mucize beklemiyorum. Açıkçası bu halde şu an tünelin ucu karanlık. Fakat güvendiğim bir kaç adam var, doğru yapılmış Muslera, Elmander, Selçuk ve Felipe Melo transferleri en başta gelenler. Umar ve dilerim dengeli sistem ve kadro oluşumu konusunda çok zaman ve komplekslerle adam (Saunders, Felipe vs.) kaybetmeden sonuç almaya başlar Galatasaray...
Ve ne mutlu, yeniden merhaba Verkaç...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder